English | Turkish | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | have a talk v. | sohbet etmek | ||
I had a talk with her. Onunla sohbet ettim. More Sentences |
||||
General | have a talk v. | görüşme yapmak | ||
Yesterday we had a talk with the American Minister for Transport. Dün Amerikan Ulaştırma Bakanı ile bir görüşme yaptık. More Sentences |
||||
General | have a talk v. | konuşmak | ||
I'll have a talk with him. Onunla konuşacağım. More Sentences |
||||
General | have a talk v. | konuşmak | ||
I'm going to have a talk with Tom. Tom'la konuşacağım. More Sentences |
English | Turkish | |
---|---|---|
General | ||
General | have a talk with v. | konuşmak |
General | have a talk with v. | görüşmek |
Idioms | ||
Idioms | have a heart-to-heart talk v. | birine içini dökmek |
Idioms | have a heart-to-heart talk v. | birine açılmak |
Idioms | have a heart-to-heart talk v. | biriyle dertleşmek |
Idioms | have a heart-to-heart talk v. | birisiyle samimi/dostça sohbet etmek |
Speaking | ||
Speaking | we can have a nice long talk when I come back expr. | döndüğümde uzun uzun konuşuruz |
Speaking | I'm pleased to have a chance to talk with expr. | sizinle bir konuşma şansı yakaladığım için çok mutluyum |